işin tekniğine girecksek nacizane birikimimi paylaşayim. çekişte motor gücünden çok tekerlek gücü önemlidir. kuş gurubunun 86 bg lik motoru 30-40 yıllık şanzuman ve diferansiyel teknolojisi ile yola 70-75 bg arası güç aktarırken, tipo 80 bg civarı aktarır. her zaman için fizik kuralı olarak ne kadar fazla parça o kadar sürtünme ortaya çıkaracaktır. 200 bg e kadar önden çekişli, sonrasında arkadan itişli avantajlıdır.
arkadan itişli avantajlı derkende BMW, mercedes gibi araçlar aklınıza geliyordur. bunlarda yıllardır kilitli diferansiyel kullanılmaktadır ki bu sistem çoğu zaman elektronik çekiş yardımına (ESP) bile gerek bırakmamaktadır.
yola en hakim sistem 4 çeker sistemidir ancak onunda dez avantajları var. ön ve arkaya ayrı aktarımdan dolayı aracında bir az daha geç devirlenmesini sağlar. bu da yakıt tüketimi ve hızlanmayı etkiler.
örneğin;sebastian loeb (citroende üst üste şampiyonluklar yaşamış isim) ilk önce önden çekiş xsara (300 bg) ile bir çok yarışta gene aynı markanın da oduğu 300 bg lik WRC (4 tekerden çekiş) araçları geçti. bu yarışlar kuru zemin asvalt yarışlarıydı. çünkü kuru asvalt zeminde tutunma daha kolay. aynı sene karlı veya toprak zeminli yollarda 4 çekerlerin yanına bile yanaşamadı. sbep tutunma sorunu.
arkadan itişlere gelince şuan BMW ve mercedesten başka kaç markada arkadan itiş araç var bir dikkat edin. tabi ki süper
spor otomobiller hariç. kaldı ki onlar bile artık 4 çeker modeller üretiyorlar. lombardini(st4 tü galiba), mercedes(4 matic), nissan skyline,...