virüsü ben zaten severek ve isteyerek kendim damarlarıma enjekte etmişim. sorun yok. devası da belli. bir mk1 sahibi olmak.
kazasız derken boyası değişeni olmayan anlamında demiyorum. söylediklerine harfiyen katılıyorum. kafadan veya ön çaprazlardan kuvvetli darbeyi alıp "yengeç mode=on" araçlardan birine binmek istemiyorum. ya da şasileri çürümüş bitmiş bir araca binip kendimin eşimin çocuklarımın canını taşımak istemiyorum. sıfır araçta dahi düşüncem aynıdır. bir aracın kaputunun değişmesi isterse 1 yaşında araç olsun önemli değil benim için. ama kaputa saksı düşüp değişmesi ile aracın ortadan direğe girip kaputunun değişmesi arasında da fark var tabi ki.
benim düşüncem şu. aldığım araç 1.5 sene başımı ağrıtmasın. bakımı düzgün takip edildiği sürece yolda bırakmasın. 1.5 sene sonra ben bunu güzelce restore edeyim ve ömürlük elimde dursun. ileride gerekirse ikinci bir araç da alayım ama hep bende kalsın.
bu noktada da 2 farklı fikir arasında gidip geliyorum. biri diyor ki sabret doğru mk1'i bulana kadar bekle. diğeri de diyor ki yeterince uzun süre araçsız kaldın. mevcut mk1lere bak. düzgünü çıkmazsa başka bir araca yönel. ama samara ama şahin. yine de bakmaya devam et. doğru mk1i bulduğunda da git gör beğenirsen yine al. bu ikinci fikre daha yakınım şu an.
gönderdiğim linklerdeki kayserideki dizel araçla ilgili dezavantaj olarak dizel motorlu olması ve motor durumunu bilmemek diye yazmamın sebebi, belirttiğin sebep. İzmir, Aydın ulaşabileceğim, Ankara ve Kayseri ise baktırabileceğim yerler olduğu için yazdım. Hatay, Samsun Trabzon, Balıkesir, Uşak, Antalya, Kütahya yine yakın ya da baktırabileceğim yerler. pergeli biraz daha açarsam Muğla, Bursa da menzile girer. bakacağız artık. ya nasip dedik bir kere.
söylemeden geçmek istemiyorum. virüs bulaştıktan sonra uygun çoğalma ortamını sağlayan başlıklar senin Maverick ve Escocem'in aracının başlığı idi.