Üyesi olduğum www.motosiklet.net isimli siteden Okan abimizin paylaşımıdır. Rica ettim beni kırmadı sağolsun, burada da paylaşmak istedim.. Bence konunun özeti budur.
"Koç Ailesi Yine Aynı Senaryoyu Sahneye Koyuyor
Sevgili Dostlar,
Lütfen sonuna kadar okuyunuz hikaye uzun ama ibretliktir.
Bilmeyenleriniz vardır , benim en az motosiklet kadar sevdiğim ikinci tutkum ANADOL otomobilleridir , bu tutkumu sadece uzaktan sevmekle sınırlı bırakmayıp Anadol konusunda pekçok platformda aktif görev aldım ve Anadol tarihçesi üzerinde çalıştım. Anadol hikayesi aslında bu ülkede birşeyler yapmaya çalışanların önüne çıkarılan yapay engellemeler için tarih dersi gibidir. O günlerde olanlar bugün tekrar sahneye konmaktadır.
Hükümetin ısrarlı şekilde "yerli otomobil" konusu üzerinde durması ülkemde lisans ile üretim yapan firmaları ve onların yerli ortaklarını ciddi şekilde rahatsız etmektedir bu nedenle yıllar önce yaptıklarını yine yapmak için harekete geçtiler.
Vatan gazetesinin aşağıdaki haberine göre :
http://haber.gazetevatan.com/dev-yat...4495/44/MansetKoç gurubu Fiat ın desteği ile Albea platformu üzerine kurulacak yerli aracı üretecekmiş. Bu yerli araç projesine vurulacak en büyük darbe olur. İsterseniz Anadol un hikayesine geri dönerek neden bu yargıya sahip olduğumu anlatayım.
1960 lı yılların başlarında başlayan Türkiyenin ilk seri üretim otomobil markası Anadol projesi ,Ford ile yakın iş ilişkisi içinde bulunan ve bazı Ford modelleri için deneme üretimleri yapan Otosan firmasında çalışan birkaç parlak ve geleceği gören genç insana aitti. Bilinenin aksine Sayın Vehbi KOÇ bu projeye çok mesafeli baktı ve hedef üretim sayısı olarak sadece 5000 araç koydu , bu düşük rakam nedeni ile Anadol sac kaporta yerine fiberglass kompozit malzemeden üretilmek zürunda kaldı . Bu malzeme ile üretim için kalıp ve büyük preslere yatırım yapmak gerekmiyor o zamanlar bolca ve ucuza bulunan el emeği ile yapılıyordu. Yani daha baştan Koç ailesi bu projeye sahip çıkmamış ve sermayesini riske sokmamıştı.
1966 yılında sadece 5000 adet üretim hedefi konularak piyasaya çıkan Anadol a halkın talebi o denli yüksek olduki çok kısa süre içinde parasını peşin yatırdığınız Anadol için 6 aylık bekleme süreleri veriliyordu. Devlet büyükleri Vehbi KOÇ a mektup yazıp ön sıradan araç talebi dahi yapıyorlardı.
1973 yılına gelindiğinde ANADOL 6 ayrı model ve iki farklı motor seçeneği ile yılda 10.000 adedin üzerinde üretim sayısına ulaşmıştı. Temel modeli revize ederek oluşturulan modeller ile doyuma ulaşan bu platform artık ömrünün sonuna gelmişti ve Otosan mühendisleri yeni çok daha modern lüks bir model üzerinde çalışmaya başladılar , Aracın dizaynı İtalyan BERTONE firmasının çizimleri ışığında OGLE dizaynın projelendirmesi ile İngiliz RELIANT firmasında yaptırıldı ve FW11 kodu ile 4 adet prototip araç üretildi. 1600-2800 cc arasında farklı motor seçenekleri olan bu modelde klima, elektrikli camlar ,merkezi kilit v.b. gibi o dönem için devrim sayılabilecek yenilikler vardı.
Ancak;
Otosanın yepyeni bir model ile atağa kalkacağını ve ANADOL markası ile büyüyeceğini gören FORD firması KOÇ ailesine durup dururken inanılmaz cazip bir teklifte bulundu . Anadol üretimini durdurması karşılığında o dönemde üretimi biten TAUNUS modelinin fabrikasını bedelsiz olarak getirip Otosana kuracak Türkiyede FORD markası ile Taunus üretimine başlanacaktı. Maalesef plan KOÇ ailesine cazip geldi ve Anadol binek araç üretimine son verildi. Anadol üretimi bittiğinde 5000 adetlik hedefin 20 katından fazla üretim yapılmış 100.000 adedin üzerinde ANADOL banttan inmişti.
TAUNUS Otosanın binek otomobil üretiminde felaketi oldu ve Otosan bir daha "binek araç " üretimi yapmadı tüm kapasite ticari araca yöneldi.
Peki o yıllarda üretilen FW11 kodlu prototip ANADOL lar ne oldu ?. Bunlardan iki tanesi Vehbi beye sunulmak üzere Türkiyeye getirildi ancak FORD dan ballı teklifi alan Vehbi bey "bu araç satmaz elimizde kalır" diyerek projeye noktayı koydu. O prototiplerden bir tanesi şu anda İstanbulda Rahmi Koç müzesinde sergilenmektedir.
Otosan Reliant firmasına FW11 projesini sonlandırdığını ve araçlarla ilgilenmediğini bildirdikten sonra proje diğer üreticilerin ilgisini çekti. Volvo ve Citroen bu model için uzun süre çekiştikten sonra kazanan Citroen oldu.
Sayın Vehbi KOÇ un "satmaz elimizde kalır" dediği FW11 modeli Citroen tarafından BX serisi olarak piyasaya sürüldü ve "TÜM ZAMANLARIN EN ÇOK SATAN CITROEN" i ünvanını 1.500.000 (birbuçuk milyon) adetlik satış adedi ile hala korumaktadır.
Şimdi aynı senaryo FIAT üzerinde sahneye konmakta , üretimden kalkan ALBEA modelini üç beş rötuş ile piyasaya sürerek "YERLİ OTOMOBİL" projesinin dibine dinamit konulmaya çalışılmaktadır.
İhracat şansı sıfır olacak olan bu aracı "kuş serisi" gibi insanımızın önüne sürecek olan zihniyet bize bunu layık görmektedir.
Sevgilerimle"